Hiç düşündünüz mü, bir kavramın tanımını yaparken aklımıza ilk sözlükteki tanımı mı geliyor? Tanım yaparken beynimiz nasıl bir yol izliyor? Yoksa devreye, başka bilmediğimiz arka planda çalışan duygularımızın ve anılarımızın hareketiyle bize çağrıştırdıkları mı giriyor? Aslında çoğumuz, o kavramın bize çağrıştırdıklarıyla kendi literatürümüzdeki tanımını yapıyoruz. İşte bugün, herkes için farklı anlamları olan iki kavramla sizlerleyim: Farkındalık ve Olgunluk.
İlk olarak sözlük anlamına baktığımızda, farkındalık için TDK “farkında olma durumu” olarak tanımlamış. Peki, siz farkındalığınızın yüksek olduğunu düşünüyor musunuz? Eğer düşünüyorsanız, farkındalığınızın devreye girdiği anları ve sizde bıraktığı etkileri üzerinde düşünmeye ne dersiniz?
Farkındalık, kimimiz için aniden bastıran bir yağmurda, hayatta beklenmedik şeylerin de olabileceğinin bilincinde olarak yağmurdan kaçmak yerine anın tadını çıkarıp, yağmur tanelerinin yüzüne çarparken ki ıslaklığıyla çevreye yayılan yağmur kokusunun rahatlatıcılığını hissetmekken; kimimiz için arkadaşımızdan aldığımız küçük bir hediyede, aslında belki de aldığı şeyi gördüğünde aklına geldiğimizi ve onda bizle ilgili bir şeyler çağrıştırdığı düşünüp aldığını, ve küçük bir hediye olsa bile arka planda yatan çok değerli düşüncelerin olduğunun bilincinde olmak olabilir. Belki de kimimiz için dışsal dünya yerine kendimizi görmek, duygularımızı, düşüncelerimizi anlamlandırmamızı sağlayan bir ayna.
Peki, beynimiz farkındalık sürecindeki aşamaları nasıl işliyor? Evrendeki her sistem için gerekli olan girdi ve çıktılar, elbette farkındalık sürecinde bizim için de çok önemli. Bizim girdilerimiz, tahmin edebileceğiniz üzere, duyularımız. Beynimiz, duyu organlarımızdan aldığı verileri, beynin duyusal korteksinde işleyip sonrasında bu uyaranlara bir süzgeç gibi davranarak bizim için önemsiz olan fazlalıkları süzer. İşin en önemli kısmında ise amigdala ve hipokampüs devreye girer ve böylece ortaya tepkilerimiz çıkar. Bu noktada, her ne kadar veriler bizim için çok önemli olsa da, tepkilerimiz de yani çıktılarımız, sağlıklı bir farkındalık sürecine sahip olmamız için temel yapıtaşlarımızdan biridir. Bu konuda Epiktetos, “Bizi üzen şeyler, dış dünyada olup bitenler değil, onlara karşı verdiğimiz tepkilerdir.” diyerek aslında farkındalığın dış dünyayla ve uyaranlardan çok, kendi içsel sorgulamamızın ve olaylardan çıkardığımız anlam ve odaklandığımız noktanın önemini vurguluyor.
Gelelim asıl kilit noktaya: Gerçekten farkında mıyız her şeyin, yoksa öyle olduğumuzu mu sanıyoruz? Aslında farkındalığı bir uyanış olarak düşünebiliriz. Eğer kendimize uyanık olduğumuzu inandırırsak, bununla yetinip belki de gerçekten uyanık olmasak bile, uyanmak için yeni yollar arayışına girme gereksiniminde korkarım ki bulunmayız. Bu düşüncemi destekler nitelikte olduğunu düşündüğüm için sizlerle Mahatma Gandhi’nin otobiyografisinden bir alıntı yapmak istiyorum: “Farkındalık, insanın düşüncelerini, sözlerini ve eylemlerini bilinçli olarak denetlemesidir. Gerçek farkındalık, her şeyin birbirine bağlı olduğunu anlamaktır.” (The Story of My Experiments with Truth). O halde, ne yapabiliriz ki farkındalığımızı artıralım diye sorabilirsiniz. Bunun için, öncelikli fikrim herkesin gereksiz, düşünmeye değer görmediği ne varsa bu noktalara odaklanmak. İnanın, bunların üzerine düşünmek ve bilinçli gözlemler yapmak, bizi robotlardan veya programlanmış olması gerektiği gibi davranan her türlü sistemden ayıran yegâne özelliğimiz ve bunu geliştirecek olan da yine biziz. En temelinden, nefes alışverişimiz… Hiç nefes alırken burnumuza havanın dolduğunu hissederek havayı içinize çektiniz mi? Çok basit bir şey gibi görünen bu farkındalık bile anda kalmamız için o kadar yardımcı oluyor ki. Ne dersiniz, bu cümleyi okuduğunuz esnada durup nefes aldığınız ana ve neler hissettiğinize odaklanmayı? Bence denemeye değer!
Biraz da olgunluk hakkında konuşmaya ne dersiniz? Nedir sizin için olgunluk? Olgun olmak bir seçim midir sizce, yoksa yetiştirilirken bizde yapı taşları oturmaya başlayan ve sonrasında üzerine katamayacağımız bir olgu mu? Bir insanın olgun olduğunu nasıl anlarsınız? Bunu değerlendirirken sizin için referans noktası ne olur? Olgun olmak için yaş gerçekten önemli bir etken mi?
Olgunluk için birçok tanım mevcut. İlk olarak, olgunluk benim için neyi ifade ediyor ve bendeki tanımı ne, bundan bahsetmek istiyorum. Benim için olgunluk: Kişinin hayatında yaşadığı problemleri analiz edip, süreç sonunda ders çalışır edasıyla tüm konsantrasyonunu hangi noktada hatası olduğunu öz eleştiri yaparak, bunun neye yol açtığının üzerinde düşünerek, her bir olay için bir – tıpkı bir arşiv gibi – dosya açıp onları kategorize edip, benzer sorunlar yaşadığında artık duygularıyla hareket etmek yerine devreye mantığının ve objektif bir bakış açısı getirtecek gözlük takıp hareket ederek yoluna devam etmesidir. Olgunluğun bir seçim olduğunu düşünenlerdenim ben. Maya Angelou’nun dediği gibi: “Olgunluk, insanın hatalarından ders alması ve kendi kimliğini kabullenmesidir. Kendi hatalarını affetmek, bir insanın olgunlaşmasının en temel yoludur.” Bu alıntıda da anlayacağınız üzere olgunluk hazır tepside sunulan bir şey değil, aksine bir seçim yapıp olaylara başka bir gözle bakmanızı sağlayan bir olgudur. Aslında bu noktada farkındalık devreye giriyor. İnsanın hatalarından ders alması ve kendi kimliğini kabullenmesinin özü, siz de tahmin edebileceğiniz üzere farkındalıkta yatıyor. Olgun bir insanın kendini eksik ve fazlalıklarıyla sevip kabul etmesi ve bunun bilinciyle hareket etmesi, bence kendi için yapabileceği en büyük iyilik. Peki, konuştuğumuz birinin olgun olduğunu nasıl anlarız veya anlayabilmemiz mümkün müdür? Karşımızdaki çok yakından tanıdığımız bir arkadaşımız olsa dahi, bir noktada olgunluğun içsel ve öznel bir olgu olduğunu düşündüğümden, tam anlamıyla karşımızdakinin olgun olup olmadığına karar verebilecek bir konumda olduğumuzu düşünmüyorum. Çünkü düşüncelerimizi her ne kadar anlatsak da bizde neler hissettirdiğini sözle tanımlamaktan başka bir seçeneğimiz yok.
Bu yazımda sizlerle olgunluk ve farkındalık hakkında konuşmaktan büyük bir zevk aldığımı söylemek isterim. Umarım bu yazıyı okuduktan sonra sizin için farklı pencereler açılmıştır. Bol farkındalıklı günlerimiz olsun!
BENGİSU UÇAR