Herkese merhabalar! Liderlik kelimesini duyduğunuzda gözünüzün önünde neler canlanıyor? Sınıf başkanı, takım kaptanı, yazar veya çok sevdiğiniz bir tenis oyuncusu mu? Gözünüzde canlananlar; devlet başkanı, parlamento başkanı, rektör, komutan vb. daha resmi kavramlar mı? Sizce liderlik nedir? Nasıl lider olunur? Herkes lider olabilir mi? Sevgili arkadaşım Aysun ile “liderlik” kavramı üzerine bolca düşündük. İki siyaset bilimi öğrencisi olarak birlikte yazdığımız bu blog yazımızda; liderlik kavramını bolca inceleyip, elimizde evirip çevirdik. Keyifli okumalar dileriz.
Liderlik dediğimizde çoğumuzun aklında farklı görüntüler canlanmakta. Bunun sebebi de aslında; hayata karşı bakış açımız, hayatı algılama şeklimiz, okuduklarımız ve kültürel bağlarımız (bkn. siyasal kültür, liderlik profili analizi, antropolojik araştırmalar). Hayata karşı bakış açımız ve hayatı algılamamız “liderlik” kavramının bize çağrıştırdıklarını o kadar çok etkiliyor ki inanamazsınız. 😊 Siyaset bilimi bölümünü okumaya başladıktan sonra liderlik kavramına bakışımız Aysun’un da benim de çok daha farklı oldu.
Yapılan çalışmalarda savaş, doğal afet vb. zor durumlardan geçen bireylerin “liderlik” kavramını daha olumsuz algıladığı, siyasal kültürün oluşmadığı yerde büyüyen bireylerin kavrama karşı nötr olduğu, etkin/aktif bir siyasal kültürün ve tarihi bağların olduğu yerlerde yaşayan bireylerin kavrama karşı daha olumlu yaklaştığı bulunmuş. Yapılan bu çalışmalarda bireylerin; spor, sanat ve ilgi alanlarına göre de kavramın farklı algılandığı bulunmuş. Profesyonel bir sporcu olarak buna kesinlikle katılıyorum; uğraştığınız spor dalında “efsanevi” başarıları olan sporcuları istemsizce kendinize rol model, lider olarak örnek alıyorsunuz. 😊
“Liderlik nedir?” sorusunu sorduğumuzda kavramın bunlardan dolayı tek bir doğru açıklaması yok (bkn. Aristo’nun, Machiavelli’nin, Kautilya’nın liderlik açıklamaları). Yine bu sebepten dolayı yüzyıllardır “Nasıl iyi lider olunur?” üzerine kitaplar yazılmış (bkn. Prens, Sokrates’in Savunması, İktidar vb.). Benim bu konuda düşüncemse; liderliğin doğuştan gelmediği ve sonradan hayatta yaşadığımız tecrübelerle edinilen bir özellik olduğu. Bu düşünceme; Mahatma Gandhi, Marthin Luther King ve Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek vermek istiyorum. Liderlik için zenginliğiniz, hangi aileden geldiğiniz veya statünüz önemli değildir. Önemli olan hayatta yaşadıklarınıza karşı nasıl bir duruş sergilediğinizdir. Zorluklardan neler tecrübe ederek çıktığınızdır. Liderlik hem kendini hem de insanları yönetebilmek, vazgeçmemek, uyum sağlamak ve empati yapabilmektir. “Zor zamanlar zor insanlar yaratır, zor insanlar kolay zamanlar, kolay zamanlarsa kolay insanlar yaratır” sözünü de yazmadan, örnek vermeden geçemeyeceğim.😊
Sevgili Elina’nın verdiği örneklerden yola çıkarak bu yazının devamında politik liderliğe değinmek istiyorum. Liderlik aynı anda pek çok yönden ele alabileceğimiz bir konu. Bu çok boyutlu kavramdan bahsedildiğinde akıllara gelen ilk örnekler de genelde politik liderler üzerinden oluyor. Kişisel tecrübelerime baktığımda liderliğin zor bir sorumluluk ve kesinlikle bir ekip işi olduğunu düşünüyorum. Aynı anda hem bir ekip yönetmek hem de ekipteki herkesin ortak fikirde buluşmasını sağlayıp, ortaya iyi işlerin çıkmasını sağlamak gerçekten zor bir süreç. Bir devlet başkanı olarak hangi özelliklerinizi baskın olarak kullanırsınız ya da duruma göre kime öncelik verirsiniz? Kendi kişisel düşüncelerinizi ve menfaatlerinizi mi önemsemeli yoksa toplumun sosyokültürel yapısı üzerinden ihtiyaçlarına yönelik aksiyonlar mı almalısınız? Bunlar, sizin hakkınızda milyonlarca insanın çıkarım yapmasını sağlayacak kritik kararlardır.
Yukarıda ismi geçen liderlere bakıldığında hepsinin birbirinden çok farklı özellikleri olduğunu ve bunlara göre tanımlandıklarını görüyoruz. Kimi, yönetimde her yol mübahtır argümanını savunurken bir diğeri politikanın ana amacının insanları erdemli kişiler yapmak ve bunun sonucunda iyi vatandaşlar olmalarını sağlamaktır demiş. Yaptıkları işler, söyledikleri sözler ile iyi ya da kötü bir şekilde de olsa tarihe kazınmış bu kişiler, gerek karizmaları ve yönetim şekillerini uygulayış tarzları gerek de mücadeleleri ile hala konuşulmaya devam ediliyorlar.
Politik bir lider olarak size verilen süre içinde iktidarda halkın onayını ve rızasını alarak kalabilmek için aslında onlarla bir iş birliği yapmanız yani toplumun menfaatlerini düşünmeniz gerekir. Ne yazık ki günümüzde bile verilen vaatlerin tutulmadığını ve toplumun güveninin sarsıldığını görmekteyiz. Bir devlet başkanı olarak herkesi memnun etmenin mümkün olmadığını da bilmekle beraber bu konum, insanları manipüle etmek ve bireysel olarak güç zehirlenmesi yaşamak için çok uygun bir pozisyon. Yapılan araştırmaya göre belirli bir sürenin üzerinde iktidarda kalan kişilerde güç zehirlenmesi gözlenmiş ve bu kişiler onlara muhalefet olan kişileri birer düşman olarak görmüşler.
Liderlik kavramın çok boyutlu olduğundan bahsetmiştim ve bu boyutlardan birinin de toplumsal cinsiyet olduğunu düşünüyorum. Ne yazık ki çalışma hayatındaki pek çok sektörde yönetici pozisyonuna bakacak olursak kadın yönetici sayısının oldukça az olduğunu fark ederiz. Politik liderlik açısından da bu oranın maalesef değişmediğini ve 2019’da yapılan bir habere göre yalnızca 21 ülkede hükümet ya da devlet başkanlığı konumunda kadınların bulunduğunu görmekteyiz. Ekonomik ve siyasal iktidarsızlıkların mevcut olduğu ülkelerde, toplumsal cinsiyet eşitliğinden bahsetmek çok zor olsa da günümüzde farklı eğitim programları ve girişimler ile hem eşitlik hem de liderlik ile ilgili toplumsal bir bilinç sağlanmaya çalışıldığını görmekteyiz. Bu programlar sayesinde belirli bir yaş grubu aralığındaki kadınlara, liderlik ile ilgili kendilerini keşfedip yetiştirebilecekleri fırsatlar veriliyor. Böyle gelişmelerin yaşanıp fırsat eşitliğinin herkese tanınmaya çalışılmasına Elina’yla oldukça seviniyoruz.
Üzerinde ortak tanıma varmanın zor olduğu bu kavramının bizde uyandırdıklarını henüz yirmili yaşlarının başında iki genç olarak ve biraz da görmek istediğimiz şekilde sizlerle paylaştık. Dünyanın her yerinde ve her disiplinde farklı liderler ile karşılaşmak mümkünken umarız ki bu kritik pozisyonda kadınlar daha fazla yer edinir ve bu durum hepimize ilham olur. Geleceği bizlere emanet eden sevgili Atatürk’ün yaşadığı durumlar karşısındaki azim ve heyecanının biz genç nesilde de olması dileği ile. Sevgi ve umutla kalın.
Elina Günay Özdeş
Aysun Güder