Yıkımın Ardından Adıyaman

Depremin üzerinden 42 gün geçmişti. Göreceğim manzaraları; izlediğim videolardan, okuduğum tweet’lerden az çok tahmin ediyordum. Bölgeye giden her arkadaşım döndüğünde “Gördüğün ve duyduğun her şeyi unut Deniz, gerçekten hazır olduğunda git.” diyorlardı. Tam da öyle oldu.

 

Kurucu Ortağımız Münteha Adalı ve Arya Challenge Club üyelerimiz Melis Kızıldağ, Gönül Vanlı, Özge Kandil, Özlem Dinçer ve Zuhal Gezer ile 20 Mart Pazartesi Günü İstanbul’dan Adıyaman’a uçtuk. 

Uçaktan inerken kimsenin yüzü gülmüyordu. Önümdeki kadın telefonla birilerini arayıp, geldiğini söyledi. Karşı tarafın ne dediğini duymasam da kadının endişeli bakışlarından, vücudunun titreyişinden, sağlam bir yer kalmadığı ve nereye gideceğini de bilmediği anlaşılıyordu.

 

Bizi Gani Abi, Ferit Abi ve Selçuk karşıladı. Arabaya binip, havalimanından merkeze doğru yola çıktık. Arabanın içinden dışarısı, gezmeye hiç alışık olmadığımız savaş müzesi gibi gözüküyordu. Binaların önünde durup, bakakaldık. Adıyaman’a daha önce gidenler bilir, küçük bir meydanı var ve meydanın ortasında saat kulesi var. Saat 04:17, o an gördüğüm tek sağlam yapı. Bizi karşılayanlar Adıyaman’ın yerlisi olduğu için binalarda kimin kaldığını, kaç kişiyi kurtardıklarını ve kaç kişinin öldüğünü söyleyebiliyorlardı. Binaların üzerinde kırmızı sprey boya ile rakamlar ve harfler vardı. Önce anlam veremedim ve sonra gördüm ki kaç kez kontrol edildiği, daha önce kaç kişinin yaşadığı, bir ses gelirse arasınlar diye yazılmış telefon numaraları. Bunları canlı görünce bir kez daha anladım ki gerçekten bazı haklar helal edilmez.

 

Biz Arya olarak, 12 konteyner evi 12 ihtiyaç sahibi aile ile buluşturduk. Eski evleri kadar olmasa da onlara elimizden geldiği kadar sıcak bir yuva yaptık. İçerisinde yatak, banyo, mutfak ve temel eşyalar var. 

Ailelerle tanıştık, onları dinledik, konuşamadık. Gördüm ki insanların konuşmaya ihtiyacı var, içlerini dökmeye.. 

 

Adıyaman’ın en ünlü restaurantı olan ve hem restaurantın hem de abinin adını maalesef hatırlayamadığım yere gittik. Köpeklerinin ismini hatırlıyorum ama Badem. 🙂 Orayı depremin ilk gününden beri kalacak yer, depo, aşevi aklınıza ne geliyorsa öyle kullanmışlar. Depremden dört gün sonra çok yağmur yağmış ve hala su yokmuş. Kazanları kapının önüne koyup, doldurup, çorba yapmışlar. Doldukları suyun bir kısmını da, eşiyle birlikte unla karıştırıp ekmek yapmışlar. Daha neler neler.. Görmek ne kadar zorsa yazıya dökmek de bir o kadar zormuş.

 

İkinci gün Adıyaman’ın köylerine doğru yola çıktık. Yanımızda belli miktarda kadın hijyen çantası ve çikolata vardı. Melis koca bir bohçaya çikolataları doldurmuş, getirmiş. İlk gün jelibonları bitirdiğimiz için çocuklardan biraz trip yesekte çikolatayla kandırmayı başardık. Ablam hep derdi ki, çocuklar çok güzel deno. Öğretmen olduğu için mesleki deformasyon sanıyordum, değilmiş. Üstüme koşmalarını, gülerken gözlerini kısmalarını, hepsinin aynı kesilmiş saçlarını ve o utangaç gülümsemelerini hiç unutmak istemiyorum. Döndüğüm günden beri her gün, mutlaka kendime hatırlatıyorum. 

 

Üçüncü günün sonunda, İstanbul’a döndük. Arkamızda hiçbir şeyi kalmamış bir şehir bıraktık. Sokakların, parkların, hastanelerin, okulların ve daha bir sürü şeyin olmadığı bir şehir. Gani abiyi, Ferit abiyi, Selçuk’u, Nizamettin Beyi, Siverek’te bize evini açan Arya Genç üyelerimizden Asel’in annesini, renkli diye çorap almayan dedemizi, adaşız diye bana sarılan Deniz’i, yanında erkekler var diye sütyen bedenini söyleyemeyen kadınları, arkamızdan dua okuyan teyzelerimizi hiç unutmayacağım. Hiç unutmayalım. Biz şimdi o 12 ailenin ve ihtiyacı olan öğrencilerin yanındayız. Desteklerimizi maddi-manevi yapmaya devam edelim. Unutmayalım ki #DayanışmaYaşatır. 

 

Tanıştığım ilk andan beri bana sürekli bir şeyler öğreten, usanmadan sorularımı cevaplayan ve en önemlisi de her an yanımda olduğunu hissettiren Kurucu Ortağımız Münteha Adalı’ya, kamyon tepesinden inmeyen Melis’e, çocukların favorisi olmayı başaran Zuhal Hanım’a, girdiğimiz yıkık bir okulun önünde gördüğü amcaya ihtiyacını soran Gönül Hanım’a, bizi yalnız bırakmamak için bir günlük olsa bile gelen Özlem Hanım’a, orada hem işiyle hem de yardımları dağıtmakla uğraşan Özge Hanım’a ve ismini sayamadığım tüm Arya Kadınları’na binlerce kez teşekkürler. 

 

deniz,

Scroll to Top